inceleme
Bir Demet Yasemen, Reşat Nuri Güntekin’in çalıkuşu romanından uyarlanıp, Hulki Saner tarafından filme çekilmiş bir Yeşilçam klasiği. Film, sıra dışı bir aşk öyküsü anlatıyor. Yeşilçam kalıpları dediğimiz artık yeni nesil tarafından parodi malzemesi haline gelen anlayışla birebir örtüşen bir film.
Bu film bir anlamda aşklar gibi filmlerin de masumiyetini kaybetmediği o döneme dair güzel bir nostalji aslında. Filmin masumiyetine ve samimiyetine duygulanmamak mümkün değil. İnsan kendi kendine “her şey nasılda yitip gitmiş” diyor. Sanki çok uzak bir zamanda ve apayrı topraklarda geçen bir masal havasında her şey. Yani bir masal kadar yabancı şu an bu film bize.
Günümüzde duygusallığın, dramın, komedinin ve harika şarkıların iç içe geçtiği bu tür filmler pek çekilmiyor. Çekilse bile o dönemden kalan bu tarz filmlerin masumiyetini yakalayabilir mi? Artık insanların değiştiği gibi filmlerde değişti. Şimdilerde içinde her türlü çürümüşlüğün ve samimiyetsizliğin olduğu boş ve sıkıcı aşk hikâyeleri var. Gerçekçi olarak atfedilen bu aşk hikâyelerinde, sadakatsizlik ve mutsuzluk gibi duygular başrolde. Çiftler birbirlerine güzel sözler söylemek yerine, devamlı ilişkilerinin doğaları üzerine aforizmalar anlatıyorlar. Yani filmlerde aşıkları değil, filozofları görüyoruz. Hâlbuki çoğu zaman aşkın sorgulanacak bir tarafı yoktur. Yaşanılan her türlü sorunun ve problemlerin en nihayetinde aşka mani olmaması gerekir.Tıpkı filmde Fahri’nin Çalıkuşu’nun içinde acı hatıralar olan defterini fırlatıp, “korkuların bu defterin içindeydi, artık onları maziye gömelim” demesi gibi biz de her türlü problemi fırlatıp atıp, aşkımıza sahip çıkmalıyız. Çünkü gerçek aşk Fahri’nin yaptığı gibi acılarla dolu defteri fırlatıp atmaktır. Kuşkusuz o dönemin filmlerinin bu kadar güzel görünmesin de aşkın bu samimi ve içten anlatımının büyük payı var.
Filmin konusuna gelicek olursak, küçük yaştan beri aynı evde büyüyen Fahri ve Çalıkuşu birbirlerine aşıktırlar. Ancak Fahri’nin küçük halası olan Lütfiye (Mualla Sürer) Çalıkuşu’nu hiç sevmemektedir ve bu aşka mani olabilmek için elinden geleni yapar. En sonunda, Çalıkuşu’na pis bir kıskançlık oyunu oynayarak onun evden kaçmasına sebebiyet verir. Çalıkuşu bu süreç içerisinde oradan oraya sürüklenir, çeşitli işlerde çalışır lakin kalbinden Fahri’yi söküp atamaz. En sonunda yurduna geri döner. Babası gibi sevdiği müzik öğretmeni Kenan amcası (Selahattin İçsel) onu evine alır. Ardından dedikodulara yer vermemek için Çalıkuşu ile düzmece bir evlilik yapar. Kenan Amca, Fahri ve Çalıkuşu’nu tekrar birleştirme niyetindedir. Bunun içinde Çalıkuşu’nun günlüğünü Fahri’ye yollar ve onun tüm gerçekleri anlamasını sağlar. En nihayetinde tüm bu olumsuz olayların ardından aşklarını daha fazla içlerine gömmeden mutlu-mesut yaşarlar. Olması gereken olur aslında. Yazının başlarında da söylediğimiz gibi aşkın ve sevginin, izahate, felsefe’ye ihtiyacı yoktur.
Sonuç olarak filmin senaristi ve yönetmeni Hulki Saner ile oyuncular Göksel Arsoy (fahri), Belgin Doruk (çalıkuşu) ve diğer tüm yeşilçam emektarlarının tek tek ellerinden öpüp, yıllar sonra böyle buruk bir mutluluk yaşattıkları için kendilerine teşekkürü bir borç biliriz.
Filmi en güzel anlattığını düşündüğüm sahne ile yazıyı noktalıyorum.
bir demet yasemen-belgin doruk&göksel arsoy
yazan:faust116
Türk sinema tarihi içinde dikkat çekmeyen filmlerden biri.
YanıtlaSil