Brian De Palma gerçekten sevdiğim ve önemsediğim bir yönetmen ancak 1987 tarihli The Untouchables'da yaptığı yanlış tercihler, hatalar gerçekten sinemada dersinde okutulacak niteliktedir. De palma resmen yeni bir The Godfather olma potansiyeline sahip hikayeyi adeta tarumar etmiş. Bunda tabi ki David Mamet'ın senaryosunun da payı var. Bir kere filmde gerçekten çok garip bir müzik kullanımı var. Aksiyonun, gerilimin zirve yaptığı anlarda çok alakasız melodilerle, olabildiğince kötü bir müzik devreye giriyor ki, filmden sizi koparıyor.
Birçok kişinin söylediği gibi Robert De Niro filmin en iyisi olmasına rağmen en az görünen oyuncusu. İnanılmaz mükemmel bir Al Capone portresi çizmesine rağmen De palma, ne hikmetse 120 dakikalık filmde topu 7-8 dakika falan bu portreden yararlanmış. Kendisi resmen kıymış bu performansa. Senaryodaki mantık hataları ve kurgusal boşluklar da filmi ne yazık ki zayıf olan bir diğer unsurları.
6 Şubat 2014 Perşembe
2 Eylül 2013 Pazartesi
Friday
Ünlü rap müzisyeni Ice Cube'un senarist, yapımcı ve başrolde olduğu 1995 tarihli Friday’in yönetmen koltuğumda ise F.Gary Gray var.
Film iki arkadaşın tek bir gün içerisinde yaşadıklarını anlatıyor. Chris Tucker'ın canlandırdığı ve devamlı ot içen Smokey ve Ice Cube'un hayat verdiği Craig bütün gün havadan sudan muhabbet eden, mahallerinden geleni geçeni gözleyen ve insanlar hakkında ilginç yorumlar yapan iki aylak arkadaştır. Craig izin gününde işte kovulmuştur, Smokey ise ot satarak geçimini sağlamaktadır. Craig’in babası ise sokak köpeklerini yakalayan bir belediye görevlisidir. Tuvalette iken oğlu Craig’e verdiği öğütler ise filmin en komik anlarını oluşturur. Filmin esasında net bir olay örgüsü yok. Daha çok spontane diyaloglarla ilerleyen bir havaya sahip.
11 Temmuz 2013 Perşembe
The Call
yakın zaman
2013 yapımı The Call filmini Makinist filmiyle tanıdığımız Brad Anderson yönetiyor. Başrollerde ise Halle Berry ve Michael Eklund yer alıyor.
Film Amerika’da 911 acil destek hattında çalışmakta olan insanların stres dolu yaşantısına kısa bir bakış atıyor ilkin. Halle Berry’in canlandırdığı Jordan karakteri de bu çalışanlardan birisi. Bizde ki muadili de 112 olan 911’in gerçekte nasıl kusursuz bir düzen içerisinde işlediği konusunda fikir sahibi olmak, filme olan ilgimizin daha ilk dakikalardan artmasını sağlıyor. Çok geçmeden genç kız bir kız, Jordan’ın (Halle Berry) başında olduğu 911 operatörünü arayarak yardım ister. Oldukça korku dolu bir ses tonu ile yardım dileyen bu kız, bir adamın zorla eve girmeye çalıştığını anlatmaktadır. Jordan tüm ciddiyetiyle kızın ne yapmasını gerektiğini anlatırken öte yandan da polisi olay yerine yönlendirmiştir. Ancak Jordan’ın bir anlık dalgınlığının sonucu yaptığı bir hata onun için çok acı bir tecrübe olacaktır.
2013 yapımı The Call filmini Makinist filmiyle tanıdığımız Brad Anderson yönetiyor. Başrollerde ise Halle Berry ve Michael Eklund yer alıyor.
Film Amerika’da 911 acil destek hattında çalışmakta olan insanların stres dolu yaşantısına kısa bir bakış atıyor ilkin. Halle Berry’in canlandırdığı Jordan karakteri de bu çalışanlardan birisi. Bizde ki muadili de 112 olan 911’in gerçekte nasıl kusursuz bir düzen içerisinde işlediği konusunda fikir sahibi olmak, filme olan ilgimizin daha ilk dakikalardan artmasını sağlıyor. Çok geçmeden genç kız bir kız, Jordan’ın (Halle Berry) başında olduğu 911 operatörünü arayarak yardım ister. Oldukça korku dolu bir ses tonu ile yardım dileyen bu kız, bir adamın zorla eve girmeye çalıştığını anlatmaktadır. Jordan tüm ciddiyetiyle kızın ne yapmasını gerektiğini anlatırken öte yandan da polisi olay yerine yönlendirmiştir. Ancak Jordan’ın bir anlık dalgınlığının sonucu yaptığı bir hata onun için çok acı bir tecrübe olacaktır.
29 Mayıs 2013 Çarşamba
La Cabina
La cabina, ispanyol yönetmen Antonio Mercero’nun 1972 yılında TV için çekmiş olduğu 34 dakikalık bir orta metraj film.
Konudan bahsetmek gerekirse, birkaç görevli tarafından bir parkın ortasına kırmızı renkli bir telefon kulübesi konulur. Kapısı açık olan bu kulübeye çocuğunu sabah okul servisine bindiren bir adam telefon etme maksatlı girer ve kulübenin kapısı da yavaşça kendiliğinden kapanır. Telefonunu bir türlü edemeyen adam kulübeden çıkmak istediği vakit ise kapının açılmadığını fark eder. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın bir türlü kulübeden çıkamaz. Adam kulübede kilitli kalmıştır. Bu andan itibaren film oldukça absürd bir gerçeklik çizgisinde ilerlemeye başlar. Telefon kulübesinde mahsur kalan adam sanki sirkte kafes içindeki bir hayvan gibidir. Çevrede toplanan insanlardan bazıları gayri ihtiyarı adama yardım etmeye çalışsa da, hemen herkes sanki adamın düştüğü durumdan zevk alırcasına gülmektedir. Her türlü çabaya karşın adam kulübeden çıkarılamaz ve giderek artan oranda bir korku ile adam beklemeye devam eder.
12 Nisan 2013 Cuma
Hero and the Terror
Hero and the Terror, 1988 tarihli William Tannen imzalı bir Chuck Norris filmi. Norris’in polisiye türüne dahil olabilecek işlerinden birisi.
Konu olarak Norris’in bir diğer bilimsel soslu polisiye filmi Silent Range ile epey bir benzerlik taşıyor. Aklı yerinde olmayan güçlü ve acımasız bir seri katilin peşine düşüyor bu filmde Norris. Genel olarak kadınları kurban seçen bu katil, tek bir el hareketiyle kurbanlarının boyunları kırabiliyor. Esasında Norris bu katili üç sene önce biraz da şansının yardımı ile yakalamış ve katil akıl hastanesine yollanmıştır ancak bir yolunu bularak hastaneden kaçmış ve eski bir tiyatro binasına sığınmıştır. Tiyatro tam da o sıralar restorasyona girmiş ve akabinde görkemli bir açılışla kapılarını tekrar açmıştır. Bu sırada içeride kullanılmayan eski bir bölümde saklanan katil ise dehşet saçmaya devam etmektedir. Norris, kabuslarının da bir parçası olan bu katili bu sefer şansıyla değil, yumrukları ve gücüyle durdurmak istemektedir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)