4 Eylül 2010 Cumartesi

Machete

Çok uzun süredir merakla beklenen bir film Machete. İlk olarak 2007 yılında Quentin Tarantino ve Robert Rodriguez’in ortak projesi olan Grindhouse’un sahte fragmanı olarak ortaya çıktı. Üç sene sonra ise film olarak karşımızda.

Filmin ilk başta tam bir yıldızlar geçidi olduğunu söylememiz lazım. Rodriguez’in neredeyse bütün filmlerinde oynayan Danny Trejo’un Machete rolünde olduğu filmde ayrıca Steven Seagel, Robert De Niro, Don Johnson ve Jeff Fahey gibi kalburüstü oyuncular var. Elbette inanılmaz derecede seksi Jessica Alba ve Michelle Rodriguez’i de es geçmiyoruz.


Filmin konusuna gelirsek; Federal bir ajan olan Machete, bir görev sırasında kurtarmaya çalıştığı kız tarafından ihanete uğrar ve baş düşmanlarından biri olan mafya lideri Torrez (Steven Seagel), gözleri önünde karısının kafasını keser. Kendisini de bulunduğu evi yakarak öldürür. Ancak Machete ölmemiştir. Aradan üç sene geçmiştir ve Machete gündelik işlerle hayatını kazanan kaçak bir Meksikalı göçmen havasına bürünmüştür. Machete’yi para karşılığı yaptığı bir sokak dövüşü sırasında farkeden Booth (Jeff Fahey) onu bir suikast için kiralamak ister. Booth Machete’den başkanlık için aday olan ve yoğun bir göçmen karşıtı kampanyanın başında olan senatör McLaughlin’i (Robert De Niro) öldürmesini ister. Ancak iş sanıldığı gibi basit bir suikast olayı değildir. Machete, senatörün oylarını artırmak için kullandığı bir suç piyonundan başka bir şey değildir.


Ancak Machete’de sanıldığı gibi kolay bir lokma değildir. Her türlü beladan ölmeden sapasağlam çıkan Machete bir yandan senatöre bir yandan da baş düşmanı Torrez’e kişisel bir savaş açar. Bu savaşında onu; bir zamanların meksikalı efsane kadın kahramanı olan “She”-şimdiki haliyle Luz (Michalle Rodriguez)-göçmen polisi olan ama Machete’nin tarafında yer alan Sartana (Jessica Alba) ve diğer meksikalı göçmenler yalnız bırakmayacaktır.


Şimdi filmle ilgili eleştirilere geçelim. Açıkçası Machete’ye hangi açıdan doğru bir eleştiri yapacağım konusunda bir kafa karışıklığı içerisindeyim. İtiraf etmem gerekirse bir b film olarak beklentimi tam karşılayamadı. Karakterleri ve oyuncuları ile tipik bir b film havası taşısa da, gerek fazla abartılı bulduğum estetiği gerekse de senaryosunun taşıdığı politik ve siyasal alt metin, bu b film havasını biraz zedeliyor. Ben açıkçası bu tür filmlere bu denli ciddi konuları pek yakıştıramıyorum. Bu elbette benim kişisel görüşüm. Bir filmi sırf önemli konulara giriyor diye eleştirmek elbette biraz tuhaf ancak b filmi olma iddiasıyla yola çıkmışsa bir yapım, bunları ister istemez göz önünde bulunduruyor insan.


Benim açımdan temel sorun az önce bahsettiğim filmin hikayesi ile sınırlı değil. Bu tür filmlerde zaten pek de önem teşkil etmeyen hikayeyi ve senaryoyu bir şekilde görmezden gelebilirsiniz. Ancak benim için asıl sorun Rodriguez’in estetiği ile alakalı. Kişisel anlamda bir türlü sinemasından tam olarak haz alamadığım bir isim kendisi. Pahalı zevkler ile ucuz zevkler arasında gidip gelen, kafası karışık bir sinemacı izlenimi vermiştir bana çoğu zaman. B film çekme konusunda akranları Eli Roth ve Quentin Tarantino kadar yetenekli gelmiyor bana. Bu filmde de inanılmaz derecede müthiş kült karakterler yaratsa da, bunları filmde beklenilen düzeyde estetik kullanamadığını düşünüyorum. Bir alçalan bir yükselen tempo, kimi zaman ağır kimi zaman hızlı geçişler ve en önemlisi karakterlerle yeterince özdeşleşemememiz benim bu filme biraz mesafeli durmama sebep oldu. Yani kaba tabirle beklenen gazı veremiyor film bana kalırsa.


Filmin benim açımdan olumlu yanları ise; aksiyonun yükseldiği kimi sahnelerde şiddet konusunda oldukça bonkör davranmasıydı. Özellikle açılış sahnesini filmin genelinden ayrı bir noktada tuttuğumu söylemeliyim. Bir de hastahanede Machete’nin peşindeki adamlardan birinin karnını deşip ardından bağırsağını ip olarak kullanarak camdan atladığı sahne literatürlere geçecek cinsten. Erotizm konusunda ise Rodriguez şiddette gösterdiği cömertliği gösteremiyor bana kalırsa. Elbette Danny Trejo gibi ‘baby face’ diyemeyeceğimiz bir adamı farklı sanelerde hem Jessica Alba ile hem de Michelle Rodriguez ile cüretkar bir şekilde seviştirecek yönetmen bu gezegende henüz doğmadı. Yine de Rodriguez bu yakınlaşma anlarını masum bir öpüşme sahnesi ya da amiyane tabirle yiyişme dediğimiz sevişmenin masum hali ile geçiştirseydi daha iyi olurdu bence. Bu sahnelerde ekranı karartmasını biraz yadırgadım açıkçası.


Yönetmene zaten yazıda yeterince değindik. Oyunculardan biraz bahsedecek olurak; yüzlerce filmde oynayan ancak belki de ilk kez bu denli başrolde gördüğümüz Danny Trejo görünüşü ile zaten yeterince Machete imajı veriyor. Rodriguez’in belki de bu rolü onun için yazdığını söylersek abartmış olmayız. Steven Seagel’i ben biraz daha fazla görmek isterdim. Yine de sanatını az ama öz icra ediyor eski aiko üstadı. Yavşak senatör McLaughlin rolü ise Robert De Niro’nun üstüne cuk oturmuş. Lost dizisinde pilot Frank Lapidus rolüyle bir çok kişinin hafızasına kazınan Booth rolünde Jeff Fahey, Eric Roberts kadar olmasa da, uzun saçlı, takım elbiseli kötü adam imajını başarıyla yansıtıyor. Acımasız sınır tetikçisi Stillman rolünde Don Johson, Miami Vice günlerinden uzakta olsa da yine oldukça karizmatik. Jessica Alba ve Michelle Rodriguez ise filmin cüretkar seksiliğinin temsilcileri. Son olarak sorunlu yıldız Lindsay Lohan’ı da çıplak bir şekilde havuzda Machete ile öpüşürken görmek nedense beni pek şaşırtmadı.

Lindsay Lohan, Danny Trejo ve Alicia Rachel Marek

Sonuç olarak Machete yazıda bahsettiğim kimi olumlu kimi olumsuz yönleriyle benim açımdan biraz ortada kalmış bir film. Bu elbette benim kişisel görüşüm. Filmi eminim ki çok sevip, hayran olanlar da olacaktır. Benim açımdan şu sıralar hala sinemalarda oynayan benzer sinemasal tarza sahip olduğunu düşündüğüm The Expendables daha bir hayranlık uyandırıcıydı. Herşeye karşın Machete, bu senenin görülmesi şart filmlerinden biri. Rodriguez hayranları zaten kaçırmayacaktır.


yazan:faust116

2 yorum:

  1. Çizgiromanımsı Sin City'i saymazsak, Rodriguez'in From Dusk Till Dawn'dan sonraki en iyi filmi bence.

    YanıtlaSil
  2. ben hala ilk filmi 'el mariachi'nin tadını başka filmlerinden alamadım..çok fazla kanımın ısındığı bir yönetmen olmasa da, filmlerini gene de ilgiyle izliyorum..

    YanıtlaSil