24 Temmuz 2010 Cumartesi

Splice

yakın zaman

1997 tarihli Küp, 90’lı yılların en yaratıcı filmlerinden biriydi. Birbirinden farklı altı insanın bubi tuzakları ile dolu bir küpün içerisinden sağ bir şekilde çıkabilme savaşlarının anlatıldığı film, bugün benim açımdan kült statüsüne erişmiş filmlerden biridir. Bu filmin yönetmeni Vincenzo Natali’nin son filmi Splice ise Küp kadar orijinal bir hikaye içermese de, en az o film kadar heyecan verici.


Clive (Adrien Brody) ve Elsa (Sarah Polley) insan ve hayvan genleri üzerine araştırma yapan evli bir çifttir. Bilime olan tutkuları, aralarındaki ilişki kadar kuvvetlidir. Araştırmalarını bir sonraki aşamaya geçirerek, artık insan genleri üzerine deneyler yapmak isteyen Clive ve Elsa’ya çalıştıkları şirketin patronları karşı çıkar. Bu durum üzerine onlar da projelerini gizlice yürütmeye karar verirler. Yorucu ve hummalı çalışmaların ardından farklı hayvanlardan elde ettikleri genler ile insan genini eşleştirmeyi başarırlar. Ancak Elsa, bununla yetinmez ve bir sonraki aşamayı da görmek için, geni döllendirmek ister. Clive her ne kadar ilk başta buna karşı çıksa da, o da bilimsel merakına yenilir ve genin döllenmesine razı olur.


Döllenmenin ardından çıkan sonuç ise çok çok ilginçtir. Sonrada Elsa’nın Dren adını vereceği bu yaratık, insan-yarasa karışımı, oldukça hızlı hareket eden ve kuyruğunda sivri bir aparatı olan tuhaf bir şeydir. Her an bir halt edecekmiş gibi duran bu yaratık, uzun bir süre hem bizi hem de Clive ve Elsa’yı epey gerer. Sonradan bu yaratığa epey alışan çiftimiz, ona karşı yoğun bir şefkat duygusu beslemekten geri kalmazlar. Ancak büyüdükçe görünüş olarak insana daha çok benzemeye başlayan bu yaratık, giderek dengesiz ve şiddet eğilimli hareketlerde bulunarak, genç çiftimizin hayatını yavaş yavaş kabusa çevirmeye başlayacaktır.


Filme genel olarak baktığımızda, hikayesinde kimi bilimsel tutarsızlıklar gözlemlemek mümkün. Buna takiben senaryo olarak da, akıcılığı sağlamak için kimi kısa numaralara başvurmaktan geri kalmıyor. Bunlar kimi zaman filmde içeriksel olarak bir boşluk oluşmasına sebep olsa da, filmin ritmi ve gerilimi sizi bırakmıyor. Daha en baştan uyandırdığı merak ve gizem ile sonuna kadar izlettiriyor kendini. Üstelik son kısımda da bana kalırsa filmi güzel bir şekilde bağlamayı başarabiliyor yönetmen. Bu anlamda filmin özellikle finalinin şaşırtıcı ve etkileyici olduğunu belirtmek gerek. Ayrıca filmin alt metnini de zorlayacak olursak, özellikle yaratığın dişiden erkeğe dönüşümü sonrası şiddet eğilimli olmasını gizli bir feminist mesaj olarak algıyabiliriz. Bir de tabi ki bu tür genetik deneylerin (bir anlamda tanrı rolüne soyunan insanların) ne kadar felaket sonuçlar doğurduğu da kaçınılmaz bir gerçek olarak filmde gözümüze çarpıyor.


Yönetmen Vincenzo Natali’den de bahsecek olursak, kült filmi Küp’de olduğu gibi bu filmde de, gerilim ve kaotik bir atmosfer yaratmada ki becerisini çok iyi gösteriyor. Özellikle temponun yüseldiği kimi anlarda kamerasını çok iyi kullanıyor. Adrien Brody ve Sarah Polley ise karakterlerine uygun, tatminkar bir oyunculuk sergiliyorlar. Bir de her ne kadar gerçek güzelliğinden mahrum kalsak da, Dren rolünde Delphine Chaneac’da iyi bir oyunculuk sergiliyor. Sonuç olarak Splice, şu sıcak yaz günlerinde güzel bir gerilim seyredip ferahlamak isteyenleri, bana kalırsa hayal kırıklığına uğratmayacak bir film. Ancak garanti de veremiyorum. Çünkü filmin aldığı kimi olumsuz eleştiriler de fazlasıyla mevcut. Tercih sizin..


yazan:faust116

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder