24 Şubat 2010 Çarşamba

The Evil That Men Do

inceleme
Charles Bronson filmlerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. The Evil that Men Do, J.Lee Thompson’ın yönettiği 1984 yapımı bir film. Charlos Bronson bu filmde karşımıza, The Mechanic ve Death Wish serisindeki imajına benzer bir şekilde çıkıyor.


Film, askeri cunta ile yönetilen Guatemala’da, yönetime karşı çıktığı için işkence gören gazateci Hidalgo’nun görüntüleri ile açılıyor. İşkenceyi yapan ise yönetimle işbirliği yapan acımasız bir doktor. Filmin konusunu da, bu doktorun emekli bir suikastçı olan Holland (Charles Bronson) tarafından öldürülmeye çalışılması oluşturuyor. Bunun için Holland’ı ikna etmek ilk başta kolay olmuyor. Emeklilik yaşamına iyice alışmış olan Holland, Cayman adalarında huzurlu ve güvenli bir yaşam sürmektedir. Bütün bu sukuneti bozupta, eline tekrardan silah almaya niyeti yoktur. Ancak doktorun işkence yaptığı insanların gösterildiği bir kaset, ilk başta kararını değiştirmese de, ardından bu işe el atmasına ikna eder. Öncelikle şüphe çekmemek için-bir aile babası gibi görünme maksadıyla-yanına bir kadın ve çocuk ister. Kendisine bu konuda yardım edecek ise, öldürülen gazateci Hidalgo’nun dul eşi Rhiana (Theresa Saldana) ve kızı Sarah (Amanda Nicole Thomas) olacaktır. Guatemala’ya ayak basan Holland, her şeyi planlı ve düzenli bir şekilde tertipler. İlk olarak doktorun adamlarını ortadan kaldıran Holland, en sonunda doktora ulaşır ve biraz da tesadüf eseri ona çok manidar bir ölüm hazırlar.

The Evil that Men Do, benim gibi katıksız Bronson hayranları için yapılmış bir film aslında. Senaryo’nun matematiği oldukça basit düzlemler üzerine kurulmuş. Siyasi bir yöne de çekilebilecek olan hikaye, sadece Bronso’nun kıyımları üzerine yoğunlaşmış. Bir anlamda, ne Death Wish’deki adalet eleştirisi, ne de The Mechanic’deki karakter anlatımı bu filmde mevcut değil. Ancak Bronson hayranlarını memnun edecek ögeler fazlasıyla mevcut. Onun soğukkanlılığına, zekasına ve profesyonelliğine hayran kalmamak elde değil. Bronson bir anlamda mazlum insanların, hak ve adalet arayışının, sinemadaki temsilcisi gibi filmde boy gösteriyor.

Holland ve Rhiana dışındaki karakterlere yeterince değinilmediğinden bahsetmişken, kısaca yönetmen Thampson’a da değinirsek; Filme kendinden çok fazla şey katmadan, Bronson’u fazlasıyla iyi kullanmayı becermiş. Yönetmen, aksiyon ve heyecan yaratmada filmde gerekeni fazlasıyla yapıyor.

Son tahlilde film, çok fazla bir öneme sahip olmasa da, gerek Bronson severler, gerekse de aksiyon severlerin ilgisini çekebilecek, izlemeye değer bir yapıt.

yazan:faust116

1 yorum:

  1. The Guns Of Navarone gibi bir filmin yönetmeninden, Death Wish serisinin popülaritesinden medet umma amaçlı böylesi kötü bir film çıkması, 80'lerde eski yönetmenlerin üretkenliğini yitirmesine iyi bir örnek teşkil ediyor.

    YanıtlaSil