7 Kasım 2012 Çarşamba

The Hitcher


Bazı filmler vardır, izlerken içinizden “işte bu” dersiniz devamlı. Müzikleriyle, gerilimiyle, oyunculuklarıyla sizi sarmalar gider film. 1986 tarihli, Robert Harmon’un yönettiği The Hitcher, benim için işte tam da böyle bir film.

Film, California’ya gitmekte olan Jim’in (Thomas Howell) yolda otostopçu olarak aldığı John Ryder (Rutger Hauer) ile olan gerilim dolu hikayesini anlatılıyor. John Ryder sinemada görüp görebileceğiniz en sert ve acımasız kötü adamlardan biridir. Geçmişi muallakta olan bu karakter, istisnasız kimseyi ayırt etmeden öldürmektedir. Bunu yaparken belli bir amacı da yoktur. Fakat Jim ile olan ilişkisi bambaşkadır. Onu öldürmek yerine, deyim yerindeyse süründürür, hatta ona kendisini öldürmek için birçok fırsat bile verir. Bir bakıma John Ryder, Jim’e karşı saplantılı, kimi teorilere göre de homoseksüel bir ilgi duymaktadır. Daha gerçekçi bakış açısıyla cinayetleri ona yıkmak istediğini de söyleyebiliriz.


John Ryder karakteri için başlı başına bir hikaye yazılıp, film üretilebilir aslında. İsmi dışında hiçbir şey bilmediğimiz bu karakter için genel olarak eski bir Vietnam gazisi olduğu yönünde tahminler var. Kafayı sıyırmış bir Vietnam askeri olma ihtimali pek de mantıksız durmuyor aslında. 80-90 km hızla giden bir araçtan düşmesine rağmen ayağa kalkabilmesi ve helikopteri düşürebilecek kadar iyi nişancı olması asker olma ihtimalini kuvvetlendiriyor. Bir de internette ufak bir araştırma yaparsanız bir zamanlar Amerikan hava kuvvetlerinde asker olup, Vietnam’da savaşmış, John Leslie Ryder isimli bir asker olduğunu buluyorsunuz. Yine de filmdeki karakterin net bir şekilde kimden esinlenildiğine dair bir kesin bilgi mevcut değil.http://www.usafa68.org/memorium/im6.htm


Filmin yönetmeni Robert Harmon gerçekten nefis bir iş çıkarmış. Filmin en başından sonuna kadar eksilmeyen gerilim duygusunu çok güzel dengelemiş, film bir an bile sarkmıyor veya boşluğa girmiyor. Kimi sahnelerdeki ağır çekimler oldukça stilistik bir hava katmış. Senarist Eric Red’in de hakkını yememek lazım. Gerçi filmi çok esaslı bir 'neo-noir' haline getirebilecek malzemeyi biraz harcamış ama yine de ortaya çıkan iş muazzam. Spieberg’in ilk filmi Duel’den epey etkilendiğini de söylememiz gerekiyor. Oyunculara da kısaca değinirsek; John Ryder rolünde Rutger Hauer harika bir oyunculuk çıkarıyor. Gerek görünüşüyle gerekse de hal ve hareketleri ile rolü yaşamış sanki. C. Thomas Howell’da ilk başlarda ezik olup sonradan açılan Jim karakterine başarıyla hayat veriyor. Nash rolünde Jennifer Jason Leigh ise ‘femme fatale’ olma fırsatını senaristin farklı tercihi ile kaybetse de, bu gerilim dolu filme güzellik katmaktan geri kalmamış.


The Hitcher, bugün için gerçek anlamada bir kült film olarak kabul ediliyor. Zamanında Otostopçu adı ile ülkemiz sinemalarında da gösterime giren bu filmin ayrıca 2007 yılında bir de yeniden çevrimi yapıldı. O filmin de senaryosunu yine Eric Red yazmış. Görme fırsatım olmadı ancak yazılanlara bakacak olursak ufak tefek bazı değişikliklere gidilmiş sanki. Sonuç olarak bu kült filmi hala keşfetme olanağınız olmadıysa mutlaka izleyin, tabi öncelikle 1986 yapımı olanını.


yazan:faust116

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder