3 Ekim 2012 Çarşamba

Chuck Norris


Sinemanın bizim için önemli isimlerinin, kimi kıyıda kalmış, kimi ise fenomenleşmiş başlıca filmlerini ele alacağımız kare as bölümünün ilk konuğu Chuck Norris. Amerikan sinemasının en kült olmuş, fenomenleşmiş isimlerinden biri olan Norris, kariyeri boyunca büyük bütçeli mainstream işlerden ziyade düşük bütçeli, birçoğu koyu milliyetçi propaganda içeren (özellikle 80'lerde Cannon Pictures tarafından çekilen filmler) b filmlerinde rol alarak daha bir alt kültürün figürü olmuştur. Şimdi onu özenle seçtiğimiz başlıca dört filmiyle biraz daha yakından tanıyalım.

Lone Wolf McQuade
Chuck Norris'in fenomenleştiği filmlerden biri olan Lone Wolf McQuade, 1983 yapımı bir Steve Carver filmi. Chuck Norris'e bu filmde başka bir kült oyuncu David Carredine eşlik ediyor. Usta bir Texas Ranger'ın azılı silah kaçakçısı ile girdiği amansız savaşın anlatıldığı film, zamanında ülkemizde büyük bir ilgiyle izlenmişti. Film, zaman olarak 50'li yıllarda geçse de, çoğu sahnede eski zaman western filmlerinin atmosferini yakalamak mümkün.Zaten bir film bilimkurgu bile olsa eğer Texas'da kırsal bir alanda geçiyorsa o Western'dir. Chuck Norris'in bu filmde canlandırdığı karakter daha sonra 1993-2001 arası Walker,Texas Ranger isimli bir dizinin çekilmesini sağladı. Bu dizide Norris 8 sezon başrol oynadı. Ayrıca Norris'in en son rol aldığı The Expendables 2'de sık sık bu karaktere atıfta bulunuldu. Kısaca Norris'in bildiğimiz tüm kült özelliklerinin (saç ve sakal şekli dahil) yer aldığı eşsiz bir klasiktir.

Invasion U.S.A. 
1985 yapımı Invasion U.S.A. sinema tarihinin belki de en fütursuzca çekilmiş milliyetçi istismar filmlerinden biri. 80’li yıllarda Cannon Pictures tarafından çekilmiş birkaç Chuck Norris filmlerinden biri olan Invasion U.S.A.’de Rus bir terörist olan Mikhail Rostov’un (Richard Lynch) Amerika'nın muhtelif yerlerine uyguladığı saldırılar konu ediliyor. Amerika'nın direkt sivil halkını hedef olan bu terörist saldırılara karşı koyabilecek tek kişi ise Rostov’un eski belalılarından biri olan Matt Hunter (Chuck Norris)’dir. Neredeyse tek başına koca bir orduyu deviren Matt Hunter, Amerika’yı düşman Ruslara karşı koruyabilecek tek kişidir. 80’lerin soğuk savaş ortamında çekilmiş, tabiri caizse Rusları itin götüne sokan bu film, çok ağır bir milliyetçi propagandayı da içinde barındırıyor. Yine de Chuck Norris’in varlığı bu filmi eşsiz bir aksiyona dönüştürmeye yetiyor. Tüm bu politik konjonktürleri kafaya takmazsanız oldukça keyif alabileceğiniz çok sıkı bir aksiyon filmi aslında. Hatta Chuck Norris’in en Chuck Norris olduğu film diyebiliriz.

Good Guys Wear Black
Ted Post tarafından yönetilen 1978 tarihli Good Guys Wear Black’da, Vietman savaşı sonrası pis bir kumpasa kurban giden Amerikan komando timi Black Tiger’in başındaki adam John T. Booker’in (Chuck Norris) hikayesi anlatılıyor. Film genel olarak Vietnam savaşında Amerikan dış politikasına inceden sağlam bir eleştiri getiriyor. Ama öte yandan bu savaşın canlı aktörleri olan ve Amerikan milliyetçiliğinin simgesi Black Tiger’i da yüceltmekten geri kalmıyor. Chuck Norris yine bildiğimiz üzere tekmelerini ve yumruklarını fonksiyonel şekilde kullanıyor ve bizi şenlendiriyor. Ancak 80’lerdeki kirli sakalllı Chuck Norris karizması yanında kaytan bıyıklı ve sakalsız Chuck Norris, gözünüze biraz tuhaf gelebilir ama üstadı her haliyle seviyoruz elbette. Kısaca özetlemek gerekirse dönemin şartlarına göre gayet eleştirisel yönleri olan cesur bir film aslında. Gişede her Chuck Norris filmi gibi makul bir başarı yakalamış. Şu anda 4,6 olan Imdb puanını baz alarak filmi izlemek istemezseniz fazlaca ayıp eder karşınızda Chuck Norris’i bulursunuz söyleyeyim. 

Silent Rage
Gerek Frankenstein gerekse de The Shinning’den yoğun esintiler taşıyan 1982 tarihli Silent Rage Chuck Norris’in nadir gerilim filmlerinden biridir. Neredeyse tek plan olarak çekilmiş olan açılış sahnesi ile film daha en baştan kendini size bağlıyor. Psikolojik sorunlu John Kirby, geçirdiği bir cinnet sonucu iki kişiyi öldürmüştür. Hemen olay yerine intikal eden Chuck Norris ile yaşanan kısa bir boğuşmanın ardından John Kirby tutuklanarak ekip otosuna bindirilir ancak kuduz bir köpekten farksız olan John, kelepçesini kopartarak tekrar saldırıya geçer ancak polisler tarafından vurulur. Ölümcül kurşun darbelerine karşın ölmeyen John'un vucuduna, hastanede ameliyat sırasında Dr. Halman ve Dr.Spires tarafından daha önce insanlarda denenmemiş kimyevi bir ilaç enjekte edilir. Mucizevi şekilde ölümden dönen John artık ölüm saçan ölümsüz bir canavara dönüşmüştür. Elbette Chuck Norris karşısında ölümsüzlük bile kar edemeyebilir. Gerilim yönünden başarılı olsa da senaryo kısmındaki zaaflardan ötürü beklenen patlamayı çok fazla yapamayan bir film. Eksik yönlerine karşın Chuck Norris her şeyden önce bu filmi çekilir kılmayı başarıyor.

yazan: faust116

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder