10 Şubat 2012 Cuma

Detour

Kara film türünün oldukça ilginç ve dikkat çekici örneklerinden birisi 1945 yapımı Detour filmidir. Edgar G. Ulmer’in yönetip, Ann Savage ve Tom Neal'in başrollerini paylaştığı bu film sadece altı günde çekildi ve otuz bin dolara mal oldu.

Filmde Al Roberts (Tom Neal) isimli bir caz piyanistinin başına gelen talihsiz olaylar anlatılıyor. Filmin en başında Al'i bitap bir şekilde yolda yürürken görüyoruz. Ardından bize dış sesi ile başına gelen bir dizi ilginç olayı anlatmaya başlıyor. Al New York'da standart bir caz piyanistidir. Sevgilisi de onla beraber aynı yerde şarkı söylemektedir. Ancak sevgilisinin gözü yükseklerdedir ve kafasında Los Angelas'a gitme fikri vardır. Bu Al'i epey üzse de, bir şekilde gitmesine razı olur ama o da çok dayanamaz ve Los Angelas yollarına kendini vurmaya karar verir. Ancak New York'tan Los Angelas'a otostop çekerek gitmek hiç kolay bir iş değildir. Yaklaşık 4000 km'lik yolu otostop ile gitmeye çalışan Al, bir şekilde yolu yarılayabilmiştir. En sonunda direkt Los Angelas'a gidecek bir araba bulur ve başına geleceklerden habersiz Charles Haskell'in arabasına biner. Daha sonra Charles yorulur ve arabayı Al'e devreder. Al daha sonra kaza ile Charles'ın ölümüne sebep olur. Bunun üzerine cesedi saklayıp Charles'ın kimliği ile yola devam eden Al için ikinci büyük talihsizlik ise iyilik yapıp arabasına aldığı Vera'nın (Ann Savage) Charles'dan haberi olması ve ona şantaj yapmaya başlamasıdır. Tek amacı bir an önce sevgilisine ulaşmak olan Al bir süre sonra kendini sonu belirsiz bir entrikanın ortasında bulur.


Yönetmen Edgar G. Ulmer, düşük bütçenin verdiği bazı avantajları kullanarak ortaya kült bir kara film çıkarmış. Kısa bir film (67 dk) olmasına karşın, karakterler gayet iyi anlatılmış filmde. Belki baş karakter Al'ın sevgilisine (Sue) daha çok yer verilebilirdi filmde. Çünkü filmin en başından itibaren Al'in sevgilisine karşı bir güvensizlik hissediyorsunuz ama senaryo buna yeterli cevabı vermiyor. Filmde daha çok Al ve Vera arasındaki etkileşime değinilmiş. Filmde olanları Al'in anlattıkları doğrultusunda seyretmemiz ise gerçeği sorgulamamız için bize fırsat veriyor. Nitekim Al, kaza ile ölümüne sebep olan kişileri anlatırken "bu anlattıklarıma büyük ihtimal inanmayacaksınız" diyerek bizi bir anlamda mahkemelerdeki jüri konumuna sokuyor. Bir anlamda biz seyirci olarak, Al'in hikayesine inanıp inanmamak ile yükümlü hale bırakılıyoruz. Bu etki filmin en büyük artılarından. Filmi bu kadar değerli yapan olgu da, içinde barındırdığı bu ucu açık olan gizemli yapısı.


Bir de madalyonun öbür yüzüne bakacak olursak, Al karakterinin bütün kara filmlerdeki en zavallı, en sinir bozucu ve en güvenilmez adam olduğunu düşünebiliriz. Çünkü bütün film boyunca sızlanması bir tarafa, olayları da dürüstçe aktarmıyor. Anlattığı hiçbir şey inanılır gibi değil. Film, bu adamın gördüğü ya da hatırladığı bir kabus yapısında. Ama hatırlamak istediği gibi hatırlıyor; gerçekte olduğu gibi değil. Kendi hatalarının ve zayıflıklarının suçunu kadere, şansa yüklüyor. Kader veya gizemli bir gücün sebepsiz yere birilerini kurban ettiğine dair son cümlesi ise epey manidar gerçekten;

"Fate, or some mysterious force, can put the finger on you or me, for no good reason at all.''

(Kader, Ya da başka bir gizemli güç, parmağını size ya da bana doğru uzatabilir. Hiçbir iyi amacı olmaksızın hem de )


Oyunculardan Al'in başına bela olan Vera rolünde Ann Savage, izleyenlerde çok çelişkili duygular uyandırabiliyor. Hareketleri ve konuşmasıyla sevimsiz bir hali olsa da, tuhaf bir çekiciliği var. Al Roberts rolünde Tom Neal ise çok iyi bir oyunculuk çıkartıyor. Aynı zamanda dış sesiyle de filmin gidişatını ve temposunu ayakta tutuyor.

Sonuç olarak çekildiği dönemde fazla önemsenmeyen bu düşük bütçeli film, bugün için kara film türünün klasikleri arasında yer alan bir yapım. Hem türün meraklılarının hem de klasik sinemaya ilgi duyan kişilerin epey seveceği özel bir film.


yazan:faust116&loveless

1 yorum: