29 Ekim 2011 Cumartesi

Behzat Ç. - Seni Kalbime Gömdüm


Eğer sevdiğiniz birileri öldürüldüyse ve sizin onları ziyaret edecek bir mezarınız bile yoksa ne yapardınız? 2008 tarihli Son Hafriyat romanında Emrah Serbes, işte bu sorunsaldan yola çıkarak Türk Edebiyatı’nın en önemli eserlerinden birine imza atıyordu.

Her Temas İz Bırakır ve ardından gelen Son Hafriyat ile Behzat Ç. sınırlı ama etkin bir hayran kitlesi edinmişti. 2010 yılının son baharından ete kemiğe bürünerek ekran yolculuğuna başlayan Behzat Ç. çok kısa sürede bir fenomene dönüşerek adeta sosyal bir vaka oldu. Televizyon serüveni boyunca da dizi sayesinde Behzat Ç.’yi keşfeden ve onun kitaplarını okuyan ciddi de bir kitle oluşmuştu. Bu süre zarfında Son Hafriyat romanının ayrıca filme çekilmesi gerekliliğinden birçok kere bahsediliyordu. En sonunda Behzat Ç. ekibi dizinin ilk sezonu biter bitmez film için çalışmalara başladı ve seyirciyle daha samimi bir diyalog kurmayı amaçlayan bir isimle ekran yolculuğundan bir süreliğine vizyon yolculuğuna atlamış oldu.


Filmin konusundan kısaca bahsedersek; kendisine Red-Kit diyen bir seri katil, polis teşkilatının çeşitli birimlerinde görev yapmış ve şu anda emekli olan bir takım kişilerin yakınlarını canlı canlı gömmektedir. Bu sıradışı seri cinayetler ekibimizin de kafasını karıştırmış, uykularını kaçırmıştır. Behzat bir yandan kaybettiği kızının zihninde yarattığı karmaşa ile uğraşırken öte yandan bu cinayetlerin kendisiyle bir bağlantısı olup olmadığını çözmeye çalışacaktır. Zamanla aslında her şeyin yılların verdiği bir acıyla planlanmış bir intikam hikayesi olduğunu öğreneceklerdir.


Öncelikle şunu söylemem gerekir ki Seni Kalbime Gömdüm, benim Son Hafriyat okuduktan sonra kafamda şekillenen filmden biraz uzaktaydı. Kitap, bu ülkede bir zamanlar çok fazla masum ailenin yıkılmasına sebep olan başlıca olay ve operasyonları oldukça ayrıntılı ve acı şekilde anlatırken, bir yandan da Behzat Ç.’nin karakterini oldukça zengin ve muhteşem detaylarla süslüyordu. Filmde bu anlamda yontulan çok fazla şey var. Özellikle Red-Kit karakterinin etkisi ve ağırlığı biraz azaltılmış. Hem Behzat hem de Red-Kit’in trajik yönleri kitapta çok güzel dengelenirken filmde bu denge biraz oturtulamamış. Kısaca kitabı bitirdikten sonra müthiş bir başyapıt okumuş hissine kapılıyorsanız bu filmi izledikten sonra ise sadece güzel bir Behzat Ç. bölümünü sinemada izlemiş hissine kapılıyorsunuz.


Bu elbette yadsınmayacak bir durum değil. Sigara içen, küfür eden bir Behzat’ı televizyonda seyredemediğimizden bu sinema filmi bir anlamda vaha gibi. Benim gibi katıksız Behzat Ç. hayranlarının memnun edecek birçok şey mevcut. Ancak en baştan dediğim gibi bu kitap ortalama bir filmden çok daha fazlasını hak eden bir hikayeye sahip. Şahsen her ne kadar filmde çok fazla güldüysem ve izlerken sıkılmadıysam da, bittikten sonra epeyce ”keşke” ile başlayan cümleler kurdum.


Dizinin belli karakterleri dışında hemen hepsi filmde de boy gösteriyor. İlave olarak rolü önceden çok tartışılan, olay yeri inceleme polisi rolünde Cansu Dere, bence gayet iyi bir performans çıkarmış. Red-Kit rolünde Tardu Flordun’dan daha etkili bir oyunculuk beklerdim. Kolsuz Ahmet rolünde Hakan Boyav ise Erdal Beşikçioğlu’dan sonra filmin en başarılısı. Pembo rolünde Rıza Kocaoğlu ve Gorbaçov Hasan rolünde Tolga Tekin'de rollerinin haklarını gayet iyi vermişler.


Benim açımdan filmin en zayıf halkası yönetmen Serdar Akar oldu. Yönetmenliğinden oldum olası pek haz edemeyen birisi olarak bu filmde de elideki müthiş hikaye ve oyunculardan yine sadece ortalama bir film yapmayı başarabilmiş. Oysa hikayede hem müthiş bir anti-kahraman modeli hem de Türkiye’nin karanlık geçmişine dokunan birçok ayrıntı mevcutken çok daha çarpıcı ve etkileyici bir film çıkartılabilirdi. Bu açıdan kitaba biraz yazık edilmiş sanki.

Seni Kalbime Gömdüm, Kesinlikle bir Son Hafriyat olmasa da güzel bir Behzat Ç. bölümünü sinemada sansürsüz olarak izleme olanağı vermesi açısından hayranlarına keyifli dakikalar geçirtecek bir film. Özellikle Hayalet’in uzun uzun anlattığı 'Red-Kit’in derdi benimle' temalı konuşması ve ardından Behzat Ç.’nin ona verdiği vodkalı reçete sahnesi, yaran Behzat Ç. anlarına zirveden giriş yapabilecek düzeyde. Son olarak Behzat Ç.’nin mucidi Emrah Serbes için de bir parantez açmak gerekirse, kendisi Serdar Akar'ın da etkisiyle romanın olabildiğince naif bir özeti niteliğinde senaryoya imza atmış. Aslında filmin genel sorunun senaryodan ziyade yönetimden kaynaklandığını da belirttik. Peki Emrah Serbes üçüncü bir Behzat Ç. kitabı yazacak mı? Kendisi bu konuda “yeni romanı ancak Behzat Ç. bittikten ve biraz unutulduktan sonra yayınlayabilirim”demişti. Açıkçası hem diziyi hem de filmi gerekirse kalbimize gömeriz Emrah Serbes. Sen yeter ki yeni bir kitap yayınla.


yazan: faust116

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder