21 Eylül 2010 Salı

Blacula

inceleme
Blacula, 70’li yılların blaxploitation akımın en ilginç filmlerinden birisidir. Adından da anlaşılacağı üzere siyahi bir Dracula’nın saçtığı dehşet anlatılır. 1972 yapımı filmin yönetmeni William Crain başlıca oyuncuları ise William Marshall ve Vonetta McGee’dir.


Film 1780 yılında Transilvanya’da açılıyor. Afrika prensi Mamuwalde, eşi Luva ile birlikte Kont Dracula’nın şatosuna konuk olurlar. Mamuwalde’nin ziyaretinin amacı toprağındaki insanların köle olarak Avrupa’ya getirilmesini ve buralarda satılmasını protesto etmektir. Bu konuda Dracula’dan yardım ister. Ancak Dracula’dan hiç beklenmedik bir karşılık alır. Dracula, Mamuwalde’nin karısı Luva’ya cinsel aşağılamalarda bulunur. Hatta bu tavrın siyah ırk için bir övünç kaynağı olduğuna dair çapsızca açıklamalarda bulunur. Bu duruma iyice sinirlenen Mamuwalde Dracula’yı hayvan gibi davranmakla suçlar. Tam şatoyu terk etmek için eşiyle ayağa kakmışken, Dracula’nın adamları tarafından yakalanır. Dracula Mamuwalde’yi boynundan ısırır ve onu bir tabuta kapatarak lanetler. O artık ölümsüz bir vampir olmuştur. Adı da Blacula’dır. Karısını da yanında bırakarak onları bir mahsene kilitler. 


Bu kısa giriş sahnesinin ardından film günümüze gelir. Yine aynı şatoyu bu sefer terk edilmiş, harabe bir şekilde görürüz. İki kişi bu şatodaki bazı tarihi objeleri satın almaktadır. Kendilerine bu şatoda rehberlik eden kişi, buranın eskiden Dracula’nın şatosu olduğunu ve ardından Dracula’nın Van Helsing tarafından öldürüldükten sonra bu hale geldiğini açıklar. Haliyle biri bonus kafa olan iki kafadar ona inanmazlar. Neyse rehber onları ayrıca mahsene götürür ve orada Blacula’nın bulunduğu tabutu gösterir. Bu tabuta hayran kalan adamlarımız bunu da alırlar ve doğruca New York’un yolunu tutarlar. Hikayenin bundan sonraki kısmında Blacula’nın New York sokaklarinda saçtığı dehşete tanık oluruz. Öte yanda Doktor Gordon Thomas ise bu esrarengiz ısırıklı ölümlerin gizemini araştırır. Korkunç gerçeğin farkına vardığında ise Blacula’yı durdurmak hiç de kolay olmayacaktır. Ancak Blacula’nın da bir zaafı vardır. Günümüz New York’unda tıpkı karısı Luva’ya benzeyen Tina ile tanışır. Doktor Gordon ve Dedektif Jack Peters ise bu durumu kullanarak Blacula’yı etkisiz hale getirmeye çalışacaktır.


Blacula 70’lerin atmosferini oldukça iyi yansıtan tipik bir blaxploitation filmi. Adındaki yaratıcılığa ise değinmeye bile gerek yok. Filmin ismi ilk duyulduğunda insanı ufak bir gülme almıyor değil. Filmin bu doğrultuda kendini çok da ciddiye alan bir tavrı yok aslında. Yeni bir Dracula miti yaratma gibi bir hevesi de yok. Dönemin çokça popüler olan akımının değişik örneklerinden birisi. Siyahi bir vampir ve adının Blacula olması bu filmi seyretmeniz için başlı başına bir sebep. Gördüğü ilgi üzerine ayrıca Scream Blacula Scream isimli, Pam Grier’ın da oynadığı bir devam filmi çekilmiş. Filmi görmediğim için bir şey diyemeyeceğim. Belki daha sonra seyredip o film için de ayrıca bir yazı yazabilirim. 


Blacula kağıt üstünde duran ilginçliğini filme aktaramıyor ne yazık ki. Filmin akıcı bir temposu yok. Üstelik bir vampir filminin taşıması gereken şiddet ve kan oranını pek karşılayamıyor. Filmin aksiyonunun yükseldiği anlar biraz ucuzca geçiştirilmiş. Elbette bu tür düşük bütçeli istismar sinemasına yakın filmlerin çok pahalı numaralara girişmesi beklenmez ancak nice bu ayarda filmler var ki, şiddet ve gerilim yaratma konusunda Blacula’nın çok daha önünde. Bu açıdan Blacula’nın yönetmenlik açısından sınıfta kaldığını söyleyebiliriz. 
Filmin giriş kısmında yer alan siyah-beyaz ırka yapılan atıflar ise sadece bu sahneler ile sınırlı kalmış. Filmin geri kalanında bu tür siyasal alt metinler bulmak mümkün değil. Vampir filminden ziyade tipik bir polisiye havasında geçiyor film. Oyunculardan ise Blacula rolünde William Marshall gayet iyi bir iş çıkartıyor. Tip olarak gayet oturmuş role. Luva ve Tina rolünde seyrettiğimiz ve geçtiğimiz aylarda hayatını kaybeden Vonetta McGee ise güzelliği ve çekiciliği ile dikkat çekiyor. 


Son sözlere gelecek olursak; Blacula önceden de bahsettiğim üzere beklenen ilginçliği ve heyecanı sunmakta biraz geri alıyor. Ancak blaxploitation akımına özellikle ilgi duyanların es geçebileceği bir film de değil. Zaten başka nerede görecekseniz adı Blacula olan siyah bir vampiri.

yazan:faust116

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder